Pages

23 Haziran 2012 Cumartesi

Berlin-2



Keşke Berlin'de ki her günümü ayrı ayrı yazma fırsatım olsaydı. Olmadı ne yazık ki... Bugün öğlen Charite Üniversitesi bünyesinde ki Rudolf Virchow patoloji müzesini dolaştk. İnanılmaz bir birikim yapmış adam. Çok fazla patolojik örnek toplamış. Özellikle tıp öğrencilerinin çok ilgisini çekecek bir koleksiyondu. Giriş ücreti 7euroydu, üniversite öğrencilerine ücretsiz tabi. Fotograf çekmek yasak olduğu için çekemedim ama nette bulduğum bi kaç örnek fotograf var. Örneğin sorunlu olduklar için doğmadan ölmüş bebekler vardı,tek kafalı iki bedenli, tek bedende iki kafalı yada beyin oluşumu kafatasının dışında gerçekleşmiş ve dondurulmuş bebekler, yıllardır bozulmadan korunabilmişler. 
Bazlarını midem kaldırmakta zorlandı hatta, ben kesinlikle bi sağlıkçı olamazmışım diye düşündüm. Böyle şeylerle uğraşmak yürek ister gerçekten. 
Ordan çıktıktan sonra Çin lokantasına gittik. Suşi denemek istiyodum zaten uzun zamandır ve burda da çok fazla uzakdoğulu var, bu tür mekanlarda çok fazla haliyle. Ama anladım ki karnım çok açken gitmemeliymişim oraya. Aç kaldım, yediklerimle acı çektim ve paramla rezil oldum resmen. Yok arkadaş ben adana kebap, iskender döner, pideli köfte seven insanım. Bana göre değil öyle çiğ balık falan. Birde Vasabi diye bişey vardı ki burnumdan ateş çıktı resmen. Biliyorum çok fazla suşi seven olduğunu, belki bizim yediğimiz yerde çok iyi yapılmamıştır bilemiyorum ama çok kötü bi tecrübe oldu benim için, bir daha denemeyi düşünmüyorum. Mudanya'da yediğim balık ekmeği, midyeyi özledim ben.
Ordan çıktıktan sonrada donut ve kola alıp Spree nehrinin kenarına gidip oturduk. Kendi kendine çalıp söyleyen bi grup vardı yanda ve çok huzurlu çok hoş ve benim Türkiye'ye döndükten sonra hatırlayıp özleyeceğim bi ortamdı.
Ordan sonrada Alexander Platz'dan U-Bahn'a binip Samariter Strasse'de'ye gittik. Romeom'un üniversiteden arkadaşı olan bi çocuk var burda, Onunla takılıyoruz genelde. Burda yüksek lisans yapıyo o, 6 aydır burda olduğu için bizden daha çok biliyo gezilcek yerleri falan. Orda barlar sokağı falan varmış. E cuma akşamı burda eğlenme zamanı demek malum, 24 saat çalışıyo her yer. Bişeyler içtik, bir de nargile söyledik. Burda çok fazla nargile cafe var. Ve tamamında Araplar yada Türkler çalşıyo. Benim burda almanca öğrenmem gittikçe zorlaşıyo, çünkü çok fazla Türkçe bilenle karşılaşıyoruz. 
Kısaca Berlin'de bir günüm böyle geçti. Artık uyumam lazım. Herkese Berlin'den sevgiler :)





18 Haziran 2012 Pazartesi

Berlin-1

Tam 8 gündür Berlin'deyim. Burada yaşadıklarımı anlatmak için can atıyorum. Benim için 8 gündür gördüğüm bir rüya Berlin. Kafamda canlandırdığımdan farklı bir şehir burası. Çok fazla bisiklet var :) Herkes bisikletiyle işe okula gidiyor burda. Böyle olunca çok yoğun bi trafik yok. Genel olarak sakin bulduğum bi şehir.
Biz Rosenthaller Platz'da easy Hotel'de kalyoruz ve kesinlikle tavsiye ediyorum burayı. Hem çok merkezi, hem ulaşım araçlarına yakın, hemde küçük ama sevimli. Odalar biraz fazla küçük olmasına rağmen, temiz ve personel çok güleryüzlü. Birde Türk var çalışan. 

Burda U-Bahn ve S-Bahn kullanıyo genellikle. Çünkü inanlmaz bi demiryolu ağı kurmuşlar. Bana ilginç gelen bir noktada şu oldu. İstasyon girişlerinde çıkışlarında kontrol veya kart okutma yok, istasyonlarda güvenlik görevlisi yok. Ama herkes kart almadan binmiyo yinede. Bazen ani kontroller oluyo, aniden biniyolar mesela trene. Kartn yanında yoksa tutanak tutuluyo sonra gidip şubeye ödüyosun cezanı. Sanırım 50 euro. Bir de herkesin köpeği var burda hatta kimisinin birden fazla köpeği var. Genel olarak Almanlar güleryüzlü. Ama çok fazla milletten insan yaşıyo burda, asya'dan gelenlerin sayısı da oldukça fazla. Bilindiği gibi çok fazla dönerci var burda :) Biz de genelde döner yiyoruz.

Yemek ciddi bi sorun burda bizim için. Hiç alşkın olduğumuz yemekler yok, henüz sulu yemek yiyemedik bile. Daha çok pratik hazrlanan fast food tarzı şeyler tüketiliyo burda ve aynı zamanda sağlıklarına çok dikkat ediyolar. Çelişkili bir durum var yani bilemedim. Normal su bulmak bile sorun. Meyveli suları tüketiyolar genellikle. Meyveler tek lokmalık doğranmış ve birer porsiyon halinde paketlenmiş olarak satılıyo örneğin. Salata malzemeleri hazırlanmış paketlenmiş sosuyla birlikte satlıyo. Biliyorum Türkiye'de de var salata olayı ama bizde pek tercih edilmez bu tür şeyler. Meyve olayını da duymuştum ama Türkiye'de görmedim hiç. Çok mantıklı üstelik. Okula giden çocuğunuzun yanına böyle bir meyve paketi hazırlamak pratik bir yöntem olabilir. Üç beyaz en az tüketilenler arasnda resmen. Konserve sebzeler etlerde çok yaygın. Herşeyin konservesi var, çok fazla sos çeşidi var. Buranın meşhur yemeği tabi ki Currywurst. Bilindiği gibi domuz sosisi demek. Ama bunun dana etinden yaplanları da bulunuyo. Onun dışında bir kartofel ülkesi olan Almanya'da Pommes frites yani patates kızarması çok tüketilenlerin arasında. 

Hafta içi hayat normalken, hafta sonu festival havasnda geçiyo burda. Cuma ve cumartesi geceleri herşey çalşmaya devam ediyo, ulaşım araçları, barlar, cafeler.. Yani geceleri hayat gündüzden daha hareketli olarak devam ediyo. Bu çok eğlenceli güzel geliyo ama çok fazla içip heryere kusmaları o kadar iğrenç ki anlatamam. Trende veya istasyonlarda seke seke yürümek zorunda kaldık resmen. 
Heryerde grafitiler var, bütün duvarlarda.. Çok güzel olanlar var bunlarn. Ayrı bi postla paylaşmak istiyorum onları ve ilk Berlin yazımı bi kaç Berlin Fotografıyla sonlandıryorum :)



8 Haziran 2012 Cuma

Mim!

Kaybolmuş Bir Denizyıldızı mimlemiş beni, beni mutlu eden şeylerden bahsedecekmişim, teşekkürümü de edip geçiyorum beni mutlu edenlere :)

-Arabaya atlayıp yada motora farketmez, yeni yerler keşfetmek, gezmek beni çok mutlu eder.
-Ben resmen oyun bağımlısıyım, facebook oyunları beni çok eğlendiriyo :) Bağlanıp sürekli aynı oyunu oynamıyorum ama çok savurganım hemen sıkılıp bırakıyorum, yeni oyunlar arıyorum :)
-Dalga seslerini duyarak, denizin kokusunu içimek çekmek, güneşlenmek beni mutlu eder ama pek denize girmek hoşuma gitmiyo. Güneşlenmeyi tercih ediyorum, zten öyle hemencikte yanmıyorum beyaz tenli olmama rağmen.
-Keman çalmak, yada çalmaya çalışmak mı demeliyim bilmiyorum ama inanılmaz mutlu oluyorum :) Bu arada ailemden ve sevgilimden bahsetmiyorum bile, onlar en büyük mutluluğum çünkü.
-Süslenip püslenmek çok mutlu ediyo. Gecenin bi vakti kalkıp oldukça ağır makyaj yaptığımı bilirim ama bu moralimizi düzeltmiyo mu gerçekten :)
-Fotograf çekmek. Çektiğim fotograflardan büyük bi kolaj yapmayı planlıyorum.


Başka vardır mutlaka beni mutlu eden şey ama şimdilik bu kadr :)