Pages

24 Ekim 2012 Çarşamba

Sevmek ne kadar hoşsa ayrılık o kadar zor...


Kim biliiir kaçıncı dinleyişim bu şarkıyı.. Seksenlerin akşamki bölümünden.. Çok içten çok hoş ya...
Özdemir Erdoğan-Ayrılık

23 Ekim 2012 Salı

Paranoyak mıyım ne:S

İnsanlardan ilk kazık yediğinizde akıllanmazsınız, beklersiniz daha çok kazık yiyeyim diye.. Yapımız böyle, sabrediyoruz tolerans gösteriyoruz insanların iyi yanlarını görebilmek için ama bazıları bütün inancımızı iyi niyetimizi söküp alıyo işte.. Şimdi bana iyi davranan, azıcık güler yüz gösteren her insanın davranışlarında bi çıkar, başka bi niyet arıyorum.
Bi kız var staj yaptığım yerde tanışmıştık. Çok sıcak kanlı, güler yüzlü bi kız. Sadece 2-3 gün doğru düzgün konuşmuş olmamıza rağmen kız hala arayıp soruyo. İstanbul'daydı, dün Bursa'ya geldi ve biz bugün buluştuk. Buluşana kadarda düşünüyorum, neden bu kız bana bu kadar yakın davranıyo ki, benden ne çıkarı olabilir ki diye.. Sonra kendimden utandım, olumsuz hiç bir yanını görmedim kızın sırf bana yakın davranıyo diye tereddütlü olmama şaştım.. Bazı insanlar o kadar çok alıp götürüyo işte güvenimizi, inancımızı.. Nihayetinde paranoyak mı oluyorum ne :)


18 Ekim 2012 Perşembe

5 Şey Mim'i

Pembe Kereste gibi mim benim de uzun zamandır yapmadığım bişey :) Teşekkürümü edip geçiyorum mime..

*** Çantamdaki 5 şey...
Cüzdan
Sakız
Nemlendirici Krem
Kulaklık
Su
( Aslında bu liste daha çok uzar, çünkü genelde çok dolu olur çantam, mesela makyaj malzemesi taşımam ama bi ruj veya dudaklarımı nemlendirmek için bişeyler olur, kitap olur, kağıt mendil ıslak mendil olur.. özelimi de döktüm buralara :p Bir de bi söz var ya "Kadınların çantası ne kadar dolu ve karışık olursa kafası da o kadar dolu ve karışık olur." diye. Ben doğruluğuna inanıyorum bunun, kendimden biliyorum yani. )
***Odamdaki 5 favori şey..
Kitaplığım 
Dolayısıyla kitaplarım
Aynam
Kemanım ( uzun zamandır çalamasam da)
Yatağım
***Bu ay planladığım 5 şey..
Baklava yapmak ( Ben planlamıyorum aslında ama bayramdan önce daha yapmam gereken iki tepsi baklava var, ne kadanda hamaratım ya :p yok yok değilim babanneme yardım ediyorum, aynı zamanda da öğreniyorum o kadar ama 3 tepsi de çok fazla ya :/ )
Ders çalışmak ( Bunu çok şiddetli planlıyorum inşallah çalışıciim :))
Falcıya gitmek ( Bi arkadaşımın yoğun ısrarlarına dayanamayarak ikinci kez falcıya gidicem:) İstanbul'dan arkadaşımın gelmesini bekliyorum.)
Sinemaya gitmek ( Hava soğumadan sinemaya gidilmez gerçi, şöyle sonbahar iyice kendini hissettirirse gidicem :))
Kitap Okumak ( Kitap okumadığım zamanlarda kendimi çok işe yaramaz hissediyorum, zamanımı boşa harcıyomuşum gibi hissediyorum, bir de uzun zaman önce okuduğum kitapları tekrar okumaya başladım, sanki daha önce hiç okumamışım gibi hissediyorum, bambaşka ayrıntıları farkediyorum, güzel bi duygu.. )
***Almak istediğim 5 şey..
Penti'de gördüğüm bordo çorap ( Havanın soğumasını ister gibiyim bu sene, renkli çoraplar ve çizme giymek istiyorum artık :))
Paşabahçe'den içinde içiçe geçmiş kalpler olan kadehlerden ( Yakın bi arkadaşımın geç kalmış doğumgünü hediyesi olucak bu, onlardan almak istediğini öğrendim.)
Kırmızı atkı ve şapka 
Annemin babaannesinden kalma eski bi kol saati var böyle kurmalı falan, ona kordon yaptırmak
Bir de eski kitap almak ( o ucuz ve eski kitapların içinde harika şeyler olabiliyo, eski sayfaları çevirmek falan hoş.. )
***Beni mimleyen kişi ve ondan etkilendiğim 5 şey..
Pembe Kereste :)
Biraz endişeli
Biraz panik ama
Pozitif olabilen,
Ayrıca kendi halinde ve
İyi niyetli biri :) Diye düşünüyorum.. ( Sanki bize yansıttığı kişiliğini anlatmamız istenmiş gibi geldi, doğrudur umarım :))

***Mimlenenler..
Siyah Kuğu,  KaybolmuşbirdenizyıldızıMelodram

14 Ekim 2012 Pazar

Rüyalar ve Siempre Me Quedara

 (María Nieves Rebolledo Vila-Bebe)
Bazen tam uyku haline geçemediğimde kendi çizdiğim rüyaları görüyorum. Hayalleri mi demeliyim yada. Bir hafta boyunca her gece kabuslarla uyandım ve gördüğüm gayet gerçekçi rüyaların etkisinde kaldım öyle ki uykum geldiği halde uyumamak için direniyordum yada ışıkları açık bırakıp uyuyordum. Yine de fayda etmiyordu, gündüzleri de verimli bir uyku uyumadığım için kendimi çok yorgun hissediyordum. Neyse ki maneviyatı kuvvetli 78 yaşında bi ninenin sayesinde kurtuldum. Hala çok fazla rüya görüyorum ama güzel şeyler yada anlamsız şeyler görüyorum, kabus değil, yada korkarak uyanmıyorum.

İki gündür de biraz hayal biraz gerçek bi dünyada yaşıyor gibiyim. İçimde çok fazla biriktirdiğim duygu olduğunu hissediyorum. Kırgınlık, pişmanlık, belki biraz yorgunluk, biraz umutsuzluk, biraz umut... Şimdi de dinlediğim bu şarkı bende şu hisleri uyandırdı.




13 Ekim 2012 Cumartesi

Kuzey Yamacı


Wanda Rutkiewicz, dünyanın en ünlü kadın dağcısı. Ünlü olmasında başarıları kadar etkili olan bir hikayesi var. Bağımsız, özgürlüğüne düşkün bir kadın olan Wanda, tüm tehlikelerine rağmen dağcılığa aşıktır. En büyük aşkı da bir dağcıdır ve birlikte çıktıkları bir tırmanışta gözleri önünde aşkı yaşamını yitirir. Zaten genç yaşta ailesini de kaybetmiş olan Wanda tüm dağcılık başarılarını da bu olaydan sonra kazanır. Tırmanırken tek başına korkup korkmadığını sorduklarında da "Hayır hiç korkmuyorum, ben bütün sevdiklerimi yukarıda bıraktım." cevabını verir. Yani Wanda acılı bir yaşamı olan ama güçlü ve başarılı bir kadındır. 

Ifw ilkbahar- yaz koleksiyonları sergilenirken ben Gamze Saraçoğlu'nun Wanda Rutkiewicz'den esinlendiği Kuzey Yamacı adlı Ifw sonbahar-kış açılış defilesini hatırladım. Ayrıca renk analizi harika bir şekilde yapılmış bir çalışma. Önümüzde ki kış için esinlenilebilir tabi. Kalın çorapların üzerinde uçuşan etekler, kürklerin kullanılışı hele o ayakkabılar... Ayrıca saç, makyaj ve müzik ile de hikaye çok güzel yansıtılmış. İzlemediyseniz bir izleyin derim, yorum sizin!

7 Ekim 2012 Pazar

İşte öyle..

Bazen yaşamak istediğim basit anlar,basit zevkler oluyo, mesela; şuan serin bir sabahın erken saatlerinde atkıma sarınmış bir halde kalabalık bir caddede yürümek istiyorum. İşine gücüne koşturan insanları seyredip hayatlarıyla ilgili tahminde bulunmak, uzunca bi cadde boyu yürüyüp üşümek ve ardından sıcak bi kahveyle ısınıp kendime gelmek istiyorum. Belki kahvenin yanında okuyacağım bir de güzel kitabım olur...

Mesela şuan uzun zaman önce okuyup unuttuğumu farkettiğim Kürk Mantolu Madonna'yı tekrar okuyorum. Raif Efendi'nin Berlin anıları sanki beni gerçekten alıp Berlin'e götürüyor. Spree'yi hatırlıyorum. Tiergarten'da ağaçların arasına gizlenmiş bankı ve ördekleri hatırlıyorum. Beni güzel anılara taşıyan bu kitabı önceden farklı hislerle okumuşum şimdi sanki hiç okumadığım bir kitabı okur gibi baştan okuyorum, bana hissettirdikleri bambaşka.

U-bahn'a binmemek için direnmiştik. Şehri otomobil, otobüs veya metroyla keşfedemezsiniz. Sokaklarda dolaşmalısınız. Şehre karışarak gezmelisiniz. Berlin'de yaşayanların kesinlikle yürümeyeceği mesafeleri yürümüştük. Sohbet ederken zaten anlamıyoruz ki ne kadar yol, ne kadar zaman geçtiğini. Sabah uyandığımda yaz ayları olmasına rağmen soğuk olurdu Berlin. Kursa giderken yürüdüğüm bisiklet yolu çok hoşuma giderdi. 

Bisiklete binmeyeli ne kadarda uzun zaman oldu. Hatta o kadar uzun zaman oldu ki, şimdi binsem düşermişim gibi hissediyorum. Ama çocuklukta öğrenilenler unutulmaz değil mi? Önünde mis kokulu çiçeklerle dolu bir sepeti de olsa mesela...

Çiçeklerin, çimenlerin yada kuru sonbahar yapraklarının üzerine yatıp hayaller kurmak istiyorum. Ama saçım pis olur mu ki, yada tişörtüm kirlenir... Hep böyle düşündüğüm için vazgeçmişimdir. Çok saçma.

Özgür olmadığını olamadığını söyleyen insanlar ufak bir engelle karşılaşmış ve hayatının kalanını kendi ördüğü ağlar arasına sıkıştırdığı gibi bütün suçu ilk karşılaştığı engele atmıştır. 

En kötüsü de alışmak. Alışkanlıklar zor değişir. İyi veya kötü neye alıştıysan onu yaşamaya devam edersin. Ruhunun derinliklerinde azıcık devrimci bir yanın varsa alışkanlıklarını değiştirmeye bir adım daha yakınsın demektir. Bazen her ruhun bir devrime ihtiyacı vardır.

(Berlin'den bahsedip Paris fotografı koymamın sebebi bunun Berlin versiyonunun olmaması malesef, sevdim ama bunu. )

Sonbahar çayı...

Gece inanılmaz bir karın ağrısıyla uyandım ve elma - tarçınla hazırladığım çaya birazcıkta bal koydum. Çok rahatlattı gerçekten. Artık sonbahar aylarında olduğumuza göre bitki çaylarının zamanı gelmiştir. Ne kadarda içini ısıtıyor insanın...